Ceylin İle İlk Yurtdışı Gezisi
VİYANA
Kızımız ile ilk
yurtdışı gezimize çıktık. Uzunca bir süre de ikincisini gerçekleştirmeyeceğim
bir gezi oldu. ‘2,5 yaşında çocukla taa oralara gidilir mi, mahvolursunuz, bir
şey anlamazsınız’ diyenlere, ‘olur mu canım, kızım büyüdü artık, tam gezme
çocuğu, üstelik tüm dünya küçücük bebeklerini, çocuklarını boy boy yanına katıp
her yeri geziyor, ben mi gezemeyeceğim’ dedim. Elbette bir Türk anne tarafından
yetiştirilmiş, Türk bir Anne olduğum için çocuğumun her an üşüme ihtimali ile
yerlerden, özellikle wc’lerden mikrop kapma ihtimalini de götürdüm yanım sıra.
Her yere yanımızda ailenin
babasının omuzlarına emanet ettiğimiz ağır sırt çantamızı taşıdık. Islak- kuru
mendiller, ince, kalın, daha kalın kıyafetler, yedek çorap, pantolon ve her şey,
tatlı, tuzlu atıştırmalıklar, meyve, su, kitap,bebek ihtiyaç duyabileceğim her
şeyi her gün taşıdım çantada.
Aziz
Stephan Katedrali
Ceylin, normalde de her
şeyi yemeyen, değişik tatlara açık olmayan bir çocuk olduğu için Viyana’da aç
kaldı diyebilirim. Bu, günümü mahveden tek olaydı, önüne sunduğum seçeneklerin
tadına hep baktı aslında, ama soslar, tatlar hep farklı geldi ve çoğu şeyi yiyemedi,
yiyecek konusunda oldukça zorlandım.
Aziz
Stephan Katedrali
Hava biraz serindi, biz
üşümüyorduk, fakat o üşüyebilirdi. Battaniyesini üzerinden eksik etmedim
arabasında kaldığı sürece. Yürürken ise mont dahi giymek istemiyordu ki; bu da
genel sorunlarımızdan biridir.
Viyana, Avusturya’nın
başkenti. Avrupa’da sanatın da başkenti sanırım, Sanat deyince aklıma Paris
gelirdi Viyana’yı görene kadar, ancak bu fikrim değişti. Belki başka bir Sanat
dolu şehri görene dek.
Hofburg
Sarayı
Sarayın
girişi, Roma kalıntılarının özenle korunduğu Michaelerplatz’dan. Bu büyük
komplekste eski imparatorluk daireleri, birkaç müze, bir şapel, bir kilise,
Avusturya Ulusal Kütüphanesi, Kış Binicilik Okulu ve Avusturya Başkanlık
Makamları yer alıyor. Altı yüzyıl boyunca, Avusturya’nın kalbi olan 10 binada,
gotikten 19.yy sonlarına kadar uzanan 7 yüzyıllık mimari tarih var. Gez geze,
tavanlardaki süslemelere bakmaktan boyunlar ağrıyor.
Hofburg
Sarayı
Hofburg Sarayı’nın
içinde bir müze var, tabii tamamını gezemedik.
Bu
müze üç ayrı bölümden oluşuyor. Bunlar Gümüş Koleksiyonu, İmparatoriçe
Elisabeth’in müzesi ve İmparator Joseph ve İmpartoriçe Elisabeth ‘’Sisi’’nin
özel daireleri. Silver Museum, Habsburg Monarşisinde, 50 milyonluk bir
imparatorluğun tüm görkemini ve şaşaasını yansıtan, monarşinin son bulması ile
7 milyonluk Avusturya Cumhuriyeti’nin malına dönüşen, gümüş veya altın yemek
ziyafet takımları, Bohemya kristalleri, çin porselenleri, imparatoriçelere ait
eşyalar yani lüks ve şaşaa adına bilinen her şey mevcut.
Sisi, Sisi olmuş ama hakkını da
vermiş. İnanılmaz bir şaşaa ve lüks düşkünüymüş.
&
Avusturya Kahvesi gerçekten muhteşem.
Viyana’nın her yerinde şirin cafeler vardı ve her fırsatta bu kahvelerden içmek,
lezzetli pastaların tadına bakmak ve soluklanmak için oturduk.
Fotoğrafta da görüldüğü gibi ağzımızı dilimizi yalamaktan geri durmuyoruz :)
Fotoğrafta da görüldüğü gibi ağzımızı dilimizi yalamaktan geri durmuyoruz :)
Starbucks delisi bi insan olarak, yürürken caddelerde bakındım. Ama bir tane bile görmedim. Viyana'da da Starbucks varmış aslında, ama Viyanalılar Amerikan kahvesi içmeyi asla kabul etmedikleri için oraya sadece turistler gidermiş.
Kendi ülkemi düşününce her köşe başında açılan Starbuckslar ve Sultanahmet Meydanı gibi tarihi değerlerimizin yer aldığı bir bölgede dahi Türk kahvecilerden, cafelerden çok Starbucks yer alıyor.
Ceylin de arkadaşı Alptuğ ile çok güzel zaman geçirdi. Hele bu sarayın avlusu, güneşli ılık öğleden sonrası, çocukların koşturması, bizim güneşlenerek kahvelerimizi yudumlamamız, unutulmazdı.
Dinlendikten sonra Viyana sokaklarının altını üstüne getirdik. Çocuklar yorgun düşüp de bebek arabalarında uyuduktan sonra, gidebildiğimiz, ayak gücümüzün yettiği her yeri dolaştık. Neyseki bebek arabalarını iten hep erkeklerdi ve bize sadece haritadan şuraya da gidelim, buraya da gidelim demek kalıyordu.
Ekim, 2013
Viyana